TİLKİ VE KEKLİK
Bir tilki av için dolaşırken bir keklik görür ve karşısına geçip durur. Kekliği hayranlıkla seyre dalar. Tilkinin bu halini gören keklik:
- Hey can dostu , ne gördün de böyle hayran bakarsın? Der. Tilki:
- Ey güzeller şahı, şu senin şehla gözlerine yandım ve yaman bakışlarına kandım. , Çok güzelsin. Allah güzelliğini bağışlasın. Acaba gözlerini yumunca da böyle açık olduğu gibi güzel ve tatlı mısın? Lütfedip bir defa da öyle görünerek bir an da öyle seyrettirseniz. Keklik:
- N’olacak! Deyip gafletle gözlerini yumar. Tilkinin, gözlerini seyredeceğini umar. Tilkinin maksadı onu avlamaktı, hemen şahin gibi sıçrayıp kekliği kavrar.
Keklik neye uğradığını anlar. Sabredip bir kurtuluş yolu düşünmeye başlar. Tilkiye:
- Ey bilgili avcı ve sihirli oyuncu! Sana yüzlerce aferin ve binlerce övgü. Bravo! Haberin olsun ki, ben şahlar lokması ve padişahlar yemeğiyim. Fakat Hak Teala beni sana kısmet etti. Evvela bu bu nimete şükret. Sonra iştahla ve huzurla ye, der. Tilki:
- Evet, doğru olanı budur, deyip şükretmek için ağzını açar. Keklik hemen tilkinin ağzından kurtulup uçar. Tilkinin keyfi kaçıp:
- Lanet olsun , nimeti yemeden şükredene! der. Keklik de:
- Lanet olsun, uykusu gelmeden yumana! diye karşılık verir.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder